APPLE

Merhaba, ben Apple. 1 Nisan 1976 yılında Silikon Vadisi’nin Los Altos mahallesinde yer alan bir evin garajında hayata geldim. Hayata geldiğimde birkaç arkadaşın elle ürettiği bir üründüm ama şimdi, dünya çapında 317 bölgede ofisi olan bir marka oldum. İlk olarak marka kimliğim de o dönemde oluşturuldu ve “Apple” adına sahip oldum. Bu ismi almamın sebebi, marka serüvenimin başlangıç stratejilerinde oluşturulan adımlardan biriydi. Telefon rehberindeki sıralamada rakiplerden önceki sıralarda görünebilmek için bana Apple adı verilmişti. Ben henüz emekleyen bir markayken, swot analizim yapılmış ve sektördeki tüm adımlarım planlanmıştı. Doğarken bir “bilgisayar markası” olarak konumlandırılması oluşturulmuş ama gençlik çağlarında hedefim “tüketici elektroniği markası” olmaktı.

Markalaşma benim için tam bir serüven halini almıştı. Bu yolda birçok zorluk ve ayrılıklar yaşadım. İki arkadaşın (Jobs ve Wozniak) güçlerini birleştirmesi beni var eden en önemli unsurları bir araya getirmesiyle büyümüştür. Wozniak bilgisayar konusundaki yeteneklerini, Jobs’un pazarlama gücüyle birleştirdi. Bu iki arkadaşın oluşturduğu ekip bir garajda benim ilk ürünümden (Apple I) 100 adet yaparak pazara çıkmamı sağladı. Hemen ardından bir sonraki ürünümün yapımına koyulan aynı ekip ürettikleri 200 adet “Apple II” dünya devleri arasında olan IBM markasını rakip olarak belirlemiş ve “Apple III” geliştirildi. Bu hızlı gelişim benim çok büyük bir firma olmamı çok kısa bir zamanda sağladı. Planlanan marka gelişim sürecinden daha hızlı gelişmem bazı hataların yapılmasına sebep oldu. Yapılan yanlışlıklar marka gelişimimin hızını sekteye uğratmıştı. Hedefim olan “tüketici elektroniği markası” olmak benim için zorlaşıyordu.

Hızlı bir marka olmak, beraberinde hızlı bir düşüşü beraberinde getiriyordu. Bu kriz ciddi bir uçuruma sürüklenmeme sebep oluyordu ve yeni bir strateji belirlemem gerekiyordu. Stratejimi yeni bir konumlandırma üzerinde yoğunlaşarak belirlemem gerekti. Yeni konumlandırmam “Macintosh” ürünümle hayat buldu. Kısa bir sürede 2 milyar doları aşan bir satış oranına yükseldim. Maddi olarak elim çok güçlendi. Güçlendikçe marka değerim daha da artıyordu ve henüz 1990 yılına yeni girmişken 10 milyar dolar kar eden devasa bir marka olmuştum.

Artık hayalim olan “tüketici elektroniği markası” konumlandırmasına ulaşmak benim için daha erişilebilir olmuştu. İlk olarak Sony ile anlaşıp “PowerBook” isimli bir seri çıkardım. Bu dünyaya yeni bir anlayış getirmiş ve insanları taşınabilir bilgisayarlarla tanıştırmıştım. Sadece 1 yılda 1 milyar dolarlık satış rakamına ulaştım. Birçok yeni teknolojik ürün üretmeye devam ettim ve sonunda kendi mağazamı (Mac App Store) açtım. Teknolojinin olduğu her yenilikte ilk adımı atmayı hedefleyen, tüm dünyada bilinirliği olan bir marka konumundayım.

Bu günlerde, marka imajını ve itibarını yüksek seviyelerde tutmanın zorluğunu yaşamaktayım. Uzak doğudan yapılan teknolojik gelişmeler beni ciddi anlamda zorluyor. Her geçen gün marka imajım ve değerim azalmaya başlıyor. Var olan gücümü kullanarak yeni stratejiler belirlemem ve rakip analizimi daha net belirleyip onlara göre hareket etmem gerekmekte. Apple olarak bir marka doğdu, emekledi, yürüdü, koşular yapıp büyük başarılar kazandı. Ancak, yaşlandığımı hissediyorum. Yeniden doğup yeniden hayata geçmezsem bu yaşlılık benim sonumu getirecekmiş gibi hissediyorum.