BAHÇELİEVLER

Merhaba, ben Bahçelievler. Benim var oluşum Bizans İmparatorluğu dönemine kadar dayanıyor. İlk olarak marka konumlandırmam tarım ve bağcılık faaliyetlerinden yola çıkarak oluşturulmuş ve halk içerisinde “Hepdemon” ismini almıştım. Marka değerimi artıran özeliklerim arasında, İstanbul’a geçiş güzergahında olduğum için kiliseler, imparator sarayları ve konutlar bulunmaktaydı. Bunun yanı sıra deprem ve afet gibi doğal olaylarda halkın toplanma alanı olarak hizmet veriyordum. Meydanlarım, kiliselerim ve birçok tarihi yapıtımla adeta İstanbul’un dışında boy gösteren bir marka şehir özeliği taşıyordum. Sahip olduğum saraylarda ve meydanlarda imparatorlar, imparatoriçeler taç giyecek kadar bana değer verilirdi. Altın çağımı ben Osmanlı’dan önce yaşıyordum.

İstanbul, Osmanlı tarafından fetih edildikten sonra iyice ihmal edilmeye başladım. Bunun sebebi Osmanlı yönetim anlayışıydı. Osmanlı vakıf anlayışı ile yönetilen bir imparatorluktu. Bu yüzden kentsel sorunlara yoğunlaşmıyor ve gözlerinin önünde tarih eriyordu. Bu markanın sonlanmasına izin vermeyen sadrazam Siyavuşpaşa artık benimle yaşamaya karar verir. Bu Osmanlı’nın bana kattığı en önemli değerlerden biri olmuştu. Marka yapılanmam yeniden oluşmaya başlamış, yeni yapılar ve yeni tarihi eserlerin oluşumuna şahitlik ediyordum. Bu süreç de çok uzun sürmedi ve Cumhuriyet’in ilanıyla yeniden bir köşeye atıldım. Sadece insanların kafa dinledikleri yazlık bir bölge olmuştum.

Tüm bu yaşadığım olaylar ve içinde barındırdığım değerli anıtlarla hala yaşamımı sürdürüyorum ve hala bir kenara atılmış hissediyorum. Onca insanı ağırlarken sadece bir ilçe görevi görüyorum. İnsanların kendini ifade edeceği bir meydanım bile yok. Oysa bir marka şehrin en önemli unsurlarından biridir meydanları. Bütün bunların yanı sıra, koskoca iki imparatorluk tecrübesi olan zamanında saraylara meydanlara ve törenlere şahitlik etmiş bir marka ilçe olarak keşfedilmeyi bekliyorum.