BAKIRKÖY

Merhaba, ben Bakırköy. Çok eski zamanlarda ben başlı başına bir şehirdim. O zamanlarda her ne kadar marka olarak varlık göstermesem de şuan ki konumumdan geçmişime baktığımda bir şehir yaşantısının tecrübelerini içimde barındırıyorum. Benim var oluş serüvenim de tıpkı İstanbul’un bir çok ilçesi gibi Bizans dönemine kadar dayanmaktadır. İlk marka kimliğim “Uzunköy” olarak kullanılmaya başlamıştır. İstanbul’un fetih edilmesinden sonra bir çok farklı isimle anıldım ve bu süreç benim marka konumlandırmamı ve bilinirliğimi olumsuz etkiledi. Sonuç olarak “Marki” namı olarak anılan Rum bölgesine artık “Bakırköy” adı verilmişti. Bu isim benim inşa edeceğim marka serüvenimin ilk adımı olmuştu.

Yaşanmışlıklarla dolu olan bir tarihe ev sahipliği yapmam, benim markalaşma sürecime çok katkı sağlayacak diye düşünmüştüm. Örneğin; en önemli tarihi yapıtlarımdan olan Fildamı Sarnıcı, benim markalaşma sürecimde hiç de verimli kullanılmadı. Bütün dünya insanlarımı, gezginleri ve tarihçileri hedef kitleme alabileceğim bu yapıt resmen harap edildi. Yüzyıllardır sadece geride bıraktığı kalıntıları var. Yeşilköy yalıları, Bakırköy evleri, kiliseler ve köşkler benim marka kimliğimi oluşturan unsurlar oldu. Bütün değerim artık bu yapılarla anılır oldu.

Bütün dünyaya adımı duyuran Atatürk Havalimanı benim en güçlü yanlarımdan biriydi. Hem insan sirkülasyonu hem de ticari anlamda benim marka değerimi oluşturan en önemli unsurlardan biriydi. Maalesef yakın zaman içinde bu havalimanın da çalışmasına son verildi. İstanbul’un en güzel coğrafyalarından birine sahip olduğumu düşünüyorum. Boydan boya deniz kenarında olan bir sahilim, tarihi yapılarım parklarım ve bahçelerim var. Ancak, bugünlerde bir köşeye atılmış gibiyim. Bir köşeye atılmış olmam bazı insanlar için fırsat oldu. Bu güzel coğrafi ve tarihi bölge, anlamsız ve plansız bir şekilde şehirleşmeye başladı. Gezip ve gördüğünüz her yerde beton yığınları olmaya başladı. Bu beton yığınlarının belki marka değerim için bazı artıları var ancak, bu artılar beraberinde binlerce eksi özelikler getirdi. Tarihimi, doğamı ve sosyal statümü kaybetmek üzereyim.

İstanbul’un dünyaya açılan kapılarına Dünya Ticaret Merkezim ve fuar alanlarımla ev sahipliği yapıyorum. Hala umudumu kaybetmeden varlık göstermek için bir mücadele içerisindeyim. Taşınan havalimanının geride bıraktığı bölgeyi çok iyi bir şekilde değerlendirmek için sabırsızlıkla bekliyorum. Yapılacak yenileme çalışmalarıyla tarihim, park ve bahçe çalışmalarımla da coğrafi özeliklerim yeniden doğacak. Bu doğum benim sonumun bir başlangıcı olacak buna inanıyorum.