BARSELONA

Merhaba, ben Barselona. Bu markanın kökeni 2000 yıl öncesine kadar uzanmasına rağmen sizlere marka geçmişimden çok, markalaşma serüvenimden bahsedeceğim. Birçok medeniyeti ve uygarlığı ağırlayarak markamı oluşturmaya başladım. Ancak bana marka ismimi veren bir krallık oldu. Bu krallık Katarca olarak alınırdı. Katarca krallığının lideri olan Hamilcar Barca ilk olarak markalaşma serüvenimi başlattı. O dönemlerde marka şehirler arasında rekabet büyük çapta devam ediyordu ve marka şehirler arasına girmemi sağlayan medeniyet Roma medeniyeti oldu. Romalıların geliştirdiği Gotik mahalle yapıları neredeyse 2000 yıldır doğasını korumaya devam etti. Yaşanılan işgallere rağmen marka değerim tüm toplumlar tarafından biliniyordu. Bu marka değerim tüm krallıkların hayallerini süslerken “Barselona Kontluğu” (Comtes de Barselona) olarak anılmaya başladım. Marka kimliğim seviye atlamış “Barca” kimliğinden Barselona kimliğine bürünmüştüm. Artık markalaşma serüvenim deniz ticareti üzerinden Akdeniz’e yayılmaya başlamıştı.

Marka değerimin en yükseğe çıktığı dönemlerde Barselona kontu Aragon kraliçesiyle evlendi. Bu evlilik sayesinde Katalonya oluşumunu marka değerime dahil etti. Bir ülke olmuşçasına diğer marka şehir rakiplerime üstünlük taslıyordum. Aradan çok zaman geçmeden bu gözdeliğim çok dikkat çekmiş ve İspanyollar tarafından işgal edilmiştim. Bu işgal yüzünden marka imajım oldukça zedelenmişti. Artık insanlar Katalonca konuşamıyor hayatları kısıtlanıyordu. Marka itibarım da marka imajımla birlikte hızlı bir düşüşe geçti. Yüzyıllarca bir kenara atılmış şekilde markalaşma arzusuyla beklerken şehir yeniden yapılanmaya başladı. Bu yapılanma dünyaya mesaj veren bir modernleşmeyi beraberinde getirdi. Tüm sokaklar ve binalar en ince ayrıntısına kadar hesaplanarak inşa edildi.

Modernleşme akımı Katalan diline ve kültürüne yeniden hayat verdi. Barselona’nın bu özgürlüklere sahip olması İspanya marka algısını büyük bir şekilde değiştirdi. Barselona markası olarak, İspanyol çağdaş ve avangard sanatının merkezi oldum. 1992 yılında Yaz Olimpiyat Oyunlarına ev sahipliği yapmamla adeta tüm dünya marka şehirlerine, bir boy gösterisi gerçekleştirdim. Bu dünya çapında organize edilen etkinlik benim dönüm noktam oldu. Yıllar öncesinden bu etkinliğe hazırlandım. Daha önce yüzmeye kapalı olan kilometrelerce uzunluğundaki sahilleri plajlarla donattım, sayısız ve ilginç müzeleri ve adım başı rastlanılan ilginç sanat eserlerini tüm dünyaya aktardım. Sanat alanındaki konumlandırmamın büyük bir kısmını Gaudi’ye borçlu olduğumu söylemeden geçemem. Bütün bu çalışmalarımın sonunda dünyada görülmesi gereken 10 şehirden biri oldum.

Dünyanın en önemli futbol takımına ev sahipliği yaparken, dünyanın en görkemli stadyumlarından birini ziyaretçilerime açıyorum. Rengarenk katalan kültürüyle tüm ziyaretçilerimi ve sakinlerimi kucaklamaya devam ediyorum. Marka imajımı baştan sona süsleyen Gaudi’nin tasarladığı mimari yapılarla (Park Güell, La Sagrada Familia, Casa Mila, Casa Battlo…) hala sürprizler sunuyorum. Bütün bunların yanında teknolojiye, ticarete ve yaşama yüksek önem düzeyinde öncelik veriyorum. Herkesin güvende yaşayabileceği ve ziyaret edebileceği bir marka konumlandırmasıyla yaşamımı sürdürmeye devam ediyorum.