BERLİN

Merhaba, ben Almanya’nın başkenti Berlin. Yerleşim yerinden şehir olmaya ve sonrasında yaşadığım tüm tarihi olumlu ve olumsuz olaylara rağmen hala bir marka şehir olma serüvenimi sizlerle paylaşacağım. Yerleşim yeri olmaktan ilk çıktığım andan itibaren marka itibarım ve imajım en yüksek seviyeye gelmişti. Ben 1701 yılından itibaren kraliyetin başkenti olarak anılmaya başlamıştım bile. Birçok kraliyete başkent olarak ev sahipliği yapmam toplumda bana olan güveni artırmış ve global firmaları ağırlayacak güce gelmiştim. Bu markalara ev sahipliği yaptıkça marka değerim artıyor ve bana olan bakış açısı değişiyordu. Çok kısa bir süre içerisinde (1786) endüstri şehri haline gelmiştim.

Diğer rakip şehirlere göre benim şehrimde yaşayan insanların sayısı oldukça hızlı artış gösteriyordu. Marka konumlandırmamın güçlü olması için sanat ve kültür, bilim ve araştırmalara teşvik iyice artmıştı. Tüm imparatorlukların gözdesi olan Berlin Napoleon tarafından işgal edilmişti.  Bu işgalden sonra şehrin simgesi olan dört atlı (Quadriga) yapıta el koyulmuştur. Kısa bir süre içerisinde Alman İmparatorluğu bünyesine geçtim ve bu geçişin nişanesi olarak şehri simgeleyen yapıt, şehrin tam ortasına yeniden taşıdı. Bu simge artık benim marka imajımın bir nişanesi olmuştu. Yaşanan savaşlar ve zorluklardan sonra Cumhuriyetin ilan edilmesi yeni tiyatro sahnelerinin kurulmasına, görkemli sinemaların ve gece hayatının başlamasına olanaklar sağlanmıştır. Bu da benim yeniden marka olarak ayaklanmamı sağlayan dönemlerden biri olmuştu.

Her şey tam düzeldi derken, Adolf Hitler’in imparatorluğu (1933) bütün marka serüvenimin üstünü örtmüştür. Artık Yahudilere, komünistlere, eşcinsellere, muhalefet eden birçok başka kuruluşun üstüne gidilmeye başlanılmıştır. Bu durum benim marka serüvenim içinde bana en çok zarar veren zamanlardan biri haline gelmiştir. 1936 yılında Olimpiyat yaz oyunlarının düzenlenmesi bu içinde bulunduğum durumu tüm dünyaya duyurmuştur. Çok kısa bir zamanda yeniden büyük bir savaşın ortasında bulmuştum kendimi. Bütün tarihi eserlerim ve binalarım neredeyse yıkılarak harap olmuştu. Artık bitmiştim. Şehir bir duvar örülerek ikiye ayrılmıştı. Bu şehir sanat şehrinden, endüstri ve yaşam şehrinden savaş şehrine dönmüştü. Marka imajım yerle bir edilmişti.

Savaşın hemen ardından, yapılan analizler doğrusunda kısa bir süre içinde markalama faaliyetleri başladı. Bu çalışmalarda dünyaya bir mesaj verilmek istendi. Verilen mesaj çok anlamlı bir boyut kazandı ve dünyaya Berlin’in kapılarının yeniden açıldığını gösterdi. Artık Berlin duvarı yıkılmıştı. Hitler devri kapanmış ve Alman Federal hükümeti kurulmuştu. Yapılan tüm yeni çalışmalar tarihi mirası sergileyecek şekilde yeniden inşa edildi. Tiyatro binaları, sinemalar ve meydanlar tarihi dokusunu koruyarak restore edildi. Bütün yaşanan olumsuz olaylar ve krizler avantaja dönüştürüldü. Şuanda yaşanan o olumsuz olayları ve krizleri bile görmek için Berlin markası ziyaret edilir oldu.