FARKLILIKLAR

İnsan nüfusu artıkça “farklılıklar” da artmaya devam etmektedir. Irk, dil, din ve renk gibi kimliklere yönelik bu farklılıklar genelde toplum içerisinde düşmanlık kaynağı olarak algılanmıştır.  Oysa “farklılıklar” içerisinde aydınlık keşifler barındıran zengin kaynaklara sahiptir. Bu keşif sayesinde kültürel değişimler ve yükselen insanlık yaşamı oluşmaya başlamıştır. “İnsanlar arasında, ırk, din, kültür, yaş, cinsiyet, cinsel yönelim ve fiziksel yeterlilikler açısından var olan özellikler” olarak tanımlanmaktadır “farklılıklar”.  Gördüğünüz gibi bu kavram çok net bir şekilde ortaya koyuyor ki, bir kişi bu özeliklerinden dolayı başkasından üstün olamaz ve başkaları da o kişiye karşı üstün olamaz. İnsanlar başkalarından sadece farklı olabilir. Bu farklılıklara gösterilen saygı insanlığın bir arada yaşamasını ve gelişmesini sağlar. Biraz daha detayına indiğinde insan, yaşamın sahnede rol alan bir oyun olduğu düşüncesine bile girebilir. Düşünsenize, parmak izlerinden gözün retinasına kadar farklı farklı olan insanların, birbirine ne kadar benzemesi beklenebilir ki. O yüzden insan, farklılıklarla çatışmak yerine, farklılıklarla bir arada mutlu yaşamayı tercih etmeli. Yani başparmağınız Sağcı, işaret parmağınız Solcu, yüzük parmağınız Türk, serçe parmağınız Kürt. Sonuç; hangisini kesseniz acıyor. Her insan farklılıklarıyla toplumun önemli bir unsurudur.

Hayatı güzel kılan şeylerin başında farklılıklar gelir aslında, her ne kadar insanlar bu durumdan çekinip korksa da. En güzel sevgiler, arkadaşlıklar, aşklar insanların kendi rutinlerinden çıktığı zaman karşısına çıkar. Kim tüm çiçeklerin aynı renk olmasından zevk alır ki. Ya da kim etrafındaki tüm insanların aynı fiziksel özeliklere sahip olmasını ister. Kim aynı tarz giyinip tek tipleşmesini, aynı etkilere hep aynı tepkiler veren insanlarla bir ömür geçirmek ister ki. O yüzden farklılıklara saygı göstererek farklılığın bir parçası olmak, insanı mutlu edecek bir süreçtir aslında. “Farklılıklar” insanoğlunun en büyük zenginliklerindendir, toplumsal hayatın temel dinamiklerinden ve değişimin en önemli unsurlarındandır. Farklılıkları keşfederek öğrenmeye başlar insan. İnsanlar bu farklı özelikleriyle birbirlerinin eksiklerini tamamlar. Hayat tek düze olmaktan çıkar. Hangi çiçek diğerini sarı açtı diye ayıplar veya hangi kuş farklı ötünce diğerlerine yasak koyar. Hayatın özünde farklılık vardır, ayrılık yoktur. Hatta benzerlikler, hor görülen farklılıklardan kat kat daha fazladır. Hiçbir insan doğacağı topraklardan tutun,  dinini, dilini ırkını ve ten rengini seçme imkânına sahip değildir. Bu nedenle, farklılıklar bir ayrışma nedeni ve karanlık günleri dayatma unsuru olmamalıdır. Her biri hayatın tatlı bir enstrümanı olarak kabul edilmeli ve bunlara karşı hoşgörülü olunmalıdır.

En iyi uyum farklılıklardan çıkar. Özlemek denilen kavram farklılıklar yaşandıktan sonra varlığını gösterir. Kim yaşadığı rutin bir hayatı özler ki. Bundan ötürü, birbirinden farklı olanların benzeyen yanlarını görmeye karşı olan çaba, birbirine benzeyenlerin de farklı yanları içinde gösterilmelidir. Haddi aşan genellemeler  yapma ve insanları ön yargısal  bir bakışla kategorize etme, farklılıklara düşman olan bir  toplumun en bariz  refleksleridir. Onlar belirledikleri kriterlere göre herkesin “normal’’  ve  sıradan(!) olduğu toplum istemektedirler.. “Büyük balık küçük balığı yutar”  düşüncesine sahip niceliksel çoğunluklarda, “fırsat bu fırsat” diyerek farklı olanlara hücum etmektedir. Kibirli ve çirkefleşmiş bu zihniyetlerin her zamanki niyeti, farklılıkları bahane ederek toplumun birliğine ve huzuruna karşı saldırmaktır. Oysa ki gri rengin her yere hakim olması kadar saçma bir istek olamaz. Öfke anı kontrol altında tutularak bu dayatılan düşüncelerden uzaklaşmaya ve farklılıkları kucaklamaya ihtiyaç vardır. Değişim öfke anının kontrolüyle başlar. Bu kontrol de beraberinde bir öğrenme dürtüsü doğurur ve farklılıklar öğrenilip kabullenildikçe insanlık bir arada mutluluğu keşfeder.

Yirmi birinci kural:

“Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık. Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı. Farklılıklara saygı göstermeme, kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk’ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.”