FEDAKARLIK

Sözlerle övülen, parmakla gösterilen, örnek davranış olarak alkışlanan ve hatta kutsal olarak sınıflandırılan bir kavramdır fedakarlık kavramı. İnsanların hoşuna giden ve görmek istedikleri bir kavramdır. Durum böyle olunca insanlar da fedakarlık yapmayı hedef durumuna getirir. Fedakarlık yapmak başarı kazanmış hissi verir insana. Başarı elde etmiş gibi iyi hisseder insan fedakarlıkta bulunduğu zaman. Öyle abartılmıştır ki bu durum her yapılanı fedakarlık zanneder olmuştur insanlar artık. Örneğin sevdiği için güzel bir yemek hazırlayan insan bu yemeğin beğenilmesini bekler ve karşı taraf yemek davetini kabul etmezse eğer duyacağı cümle, “ben senin için neler hazırlıyorum, sen elinin tersiyle itiyorsun” olur. Oysa karnı toktur ve yemek yemeyi istemiyordur. Sonrasında yemeği yemeyen insana, “Ben sana ne yapsam yaranamıyorum” diye bir başka çıkışta bulunulur. Buna benzer durumlar içinde çoğu insan bulunmuştur mutlaka. Kendisine iyilik yapılmasını kabul etmeyen kişi böyle durumlarda suçlu pozisyonunda görünür. Yani yemek hazırlayan taraf fedakar olurken, diğer taraf nankör ve bencil olur. Bazen de fedakarlık yaptığını zanneden insanlar diğer insanların hayatına o kadar müdahale ederler ki, onları onlardan daha çok düşünmeye çabalarlar. Sonra da onu ondan daha çok düşündüğü için fedakarlık yaptığı algısına kapılırlar. Aslında bazı durumlarda kişiyi ondan daha fazla düşünmek fedakarlığın bir parçası olabilir. Ancak, genellikle birini ondan daha fazla düşünmenin altında yatan düşünce, o insandan daha iyi bildiğinin iddiasıdır. Yani bu durumdaki insan için “onun düşündüğü değil, benim düşündüğüm doğru” düşüncesi hakimdir. Elbette “fedakarlık yapıyorum” adı altında bencilce bir düşünce saklıdır böyle bir durumda. Haliyle böyle durumlarda karşıdaki insanın direnci oluşur ve ondan beklenenleri kabul etmez. Kim bencil, kim fedakar, bir birine karışıyor değil mi? Normalde onu ondan çok düşünmek fedakarlık sayılıyor oysa. Genellikle başka insanları düşünen insanların bilinçaltında, “hep benim dediğim olsun” tavrı yok mudur? Elbette herkes ben merkezcildir ancak, bazılarında bu biraz fazladır. Bu durumun hoş görünmediği durumlarda genelde insanlar fedakarlık yaptıklarını iddia ederler. İnsanı kendisinden daha fazla düşünme türündeki fedakarlıklar hem fedakar olanı hem de fedakarlığa uğrayanı tüketir. Fedakar olduğunu düşünen kendini yıpratır, içinde bulunduğu durumun anlaşılmadığını düşünerek karanlık bir yaşam içinde bulur kendini. Fedakarlığa uğrayan ise ya bencil olarak ezilir ya da fedakar olana karşı çıkarak nankör olur.

Fedakarlık yaptığını düşünen herkes, bu fedakarlığın karşılıksız olduğunu iddia eder. Çünkü yapmış olduğu fedakarlığın bir karşılığı olduğunu ifade edecek olursa, kendisiyle çelişir ve hem kendisiyle hem de bencilliğiyle yüz yüze gelmek zorunda kalır. Fedakar olan insan içinde bulunduğu durumda, hayal kırıklığına uğradığında anlar aslında o fedakarlıktan karşılık beklediğini. Sevdiği insan için tüm hayatını değiştiren, yeni bir hayata başlamayı planlayan, işinin en güzel döneminde işinden ayrılmayı göze alan ve daha bir çok unsuru hayata geçirmek için elinden geleni yapan insan karşılığında kendisine yapılan bir yanlışlıkla her şeyi söküp atıktan sonra anlar yaptığı fedakarlıktan bir karşılık beklediğini. Fedakarların fedakarlık beklediği durumlar onları yeterince tatmin etmiyorsa, fedakarlık yerini hayal kırıklığı ve öfkeye bırakır. Yani fedakarlık yaptığını zannederken de karşılık bekliyor durumdadır artık. Bu durumdaki öfke bencillikle suçlanan kişiye değil, aslında fedakarın kendine duyduğu öfkedir. Zannettiği kadar fedakar olmadığını kendisinin gördüğü ve karşılık beklediğinin farkına varmasıdır bu öfkeyi doğuran. Elbette herkes fedakar olmak zorunda değildir. Zaten hiç kimsenin bir başkasından fedakarlık bekleme lüksü de olmamalıdır. Bu durumlar, “onca fedakarlık yaptım, karşılığında bunu mu görecektim” diyen insanlar için geçerli durumlardır. Oysa fedakarlık bu durumlar değildir ki.

Peki nedir toplumda bu kadar yaygın olarak kullanılan fedakarlığın gerçek manası? Sözlüklerde fedakarlık şöyle anlatılıyor, “sıkıntıya katlanma pahasına bir şeyin veya bir kimsenin menfaati için göze alınan hareket.” yani fedakar olan insan, sahip olduğu, sevdiği her şeyi gerekli durumlarda gözünü kırpmadan seve seve vermesidir. İçinde kendini düşünmediği bir amaç uğruna sıkıntı ve güçlükleri göze alarak olumsuz durumlara katlanması anlamına geliyor. Hem fedakarlık yapan hem de fedakarlık yapılan için kulağa o kadar da güzel gelmiyor değil mi? Oysa fedakarlığın içerisinde kavuşulacak bir haz durumu yoksa bu insana zarar verir. E haz durumu oluştuğunda da insan bencil oluyor. Nasıl çıkacak bu durumun içerisinden insan? Aslında her ne kadar sözlük anlamı fedakarlığın taraflardan birinin bir duruma katlanmak zorunda olduğunu söylese de, fedakarlık kendi içerisinde çok kıymetli ve canlı bir kavramdır ve tek başına yaşayamaz. Bu durum karşılık bulursa meydana gelir ve o zaman bu durumun adı fedakarlık olur. Aksi bir durumda onun adı fedakarlık değildir. Cansız bedene can veren, duygusuz yürekleri duygulandıran, uğruna yaşamaya değer şeyleri gösteren durumları doğurur. Fedakarlık içinde bir hazine saklar, içinde fedakarlık hissi olan insanları takip edince görünür ancak o hazine. İnsanların varlığına anlam kazandırır fedakarlık durumu. Sevginin ve aşkın kıymetini gösterir insana aslında bu durum. Ne kadar kötü, olumsuz durum yaşansa da insan içindeki tüm güzellikleri o sevgiyi canlandırana saklar, insan kendini yüceltecek şeyleri bile artık bir başkasını gözünde daha fazla değer kazanmak için ve daha mutlu etmek için yapıyorsa fedakarlık yapıyordur. Kısacası “Fedakarlık” denilen şey, bir tarafın bir duruma sadece başka bir tarafı memnun etmesi için girilen bir yol değildir. Fedakarlık içerisinde iki tarafı da tatmin ediyorsa fedakarlıktır.

Birlikte bir hayat kurmak için yola çıkmışsa sevenler, attıkları adımlar her zaman kolay olmayacaktır. Hatta bazen sevenler birbirlerini kendileri üzecektir. Burada önemli olan sevginin kıymetidir. Sevgi uğruna o anda doğacak güçlükleri aşmak için uğraşmaktır fedakarlık. İleride daha mutlu olacağını düşündüğü için şimdiden bazı şeylerden vazgeçmektir fedakarlık. “Mutlu olsun da ben olmasam da olur” demek her ne kadar günümüzde fedakarlık olarak algılansa da bu değildir fedakarlık, bunun adı başka bir şeydir. “Benimle mutlu olsun” demek ve bunun için mücadele etmektir asıl fedakarlık. Bir tarafın mutlu olduğu, bir tarafın mutsuz olduğu durumun oluşması değildir. O yüzden dengeli bir şekilde tarafların içinde bulundukları zorlukları birlikte aşılabiliyorsa veya birlikte aşılamıyorsa, sadece bir tarafın aşması gerekiyorsa, sadece o tarafın aşarak sonucunda beraber mutluluğa kavuşmasıdır fedakarlık. Sırf biri mutlu olsun diye kendinden vermek veya kendi mutlu olsun diye birilerine dayatmak içinde bencillik barındırır. Fedakarlık paylaşmaktır elindeki değeri. Mevlana’nın dediği gibi, “Bir mum diğer mumu tutuşturmakla bir şey kaybetmez”. Fedakarlık insanın ısısını kaybetmeden paylaşması, ışığını azaltmadan aydınlatmasıdır. Fedakarlığa bu bakış açısıyla bakan, sevgide akıp giden bir nehir yolu keşfeder ancak fedakarlığı bu bakış açısıyla anlamayanlar, yanlış anlayanlar da asla giremez sevenlerin gönül kapısından içeriye. Mutluluklar da ancak bu tarz fedakarlıklarla elde edilir. O yüzden insanın eline fedakarlık fırsatı geçtiğinde onu iyi değerlendirmeli. Bazen bir şeyi elde etmek için başka bir şeyi feda etmeniz gerekir. Aşkı ve sevgiyi bulmuşken, işi, aşkı feda etmelidir insan. Aştan ve sevgiden öte bir durum olmadığından, aşka ve sevgiye ulaşmak için de feda edilmeyecek bir şey olmadığını da unutmamak gerek. Dünyada her şeyin ölçüsü olduğu gibi, sevginin de ölçüsü fedakarlıktan geçer.