KARANLIK
Öyle bir durum ki “karanlık” sözcükler dilinizden umutsuzca dökülür bu dönemde. Eğer umut yoksa boşuna yolma papatyanın çiçeklerini. İnsan her şeyde biraz umut var zanneder ta ki “karanlık” ile tanışana dek. Artık umutların tükendiği, ara sıra varlığınızı bile unuttuğunuz bir döneme girersiniz. Aydınlık günlerden eser yoktur hayatınızda. Eğer aydınlık günleri yaşamamış olsaydı insan, “karanlık” günlerden bu kadar da rahatsız olmazdı. Önceden yalnız kalmanın da bir tadı vardı. Yalnız kalınca huzur bulurdu insan. Artık öyle mi? Artık yalnız kalamıyor insan. Aklında hep düşünceler. Gecenin en karanlığında bile yalnız kalamıyor insan. Her bir düşünce yenisini doğuruyor.Bir süre kendi kendine mücadele ederek yaşıyor insan. Zordur “karanlıklarda” umutsuzca beklemek, zordur hiç olmayanı sevmek.
Aslında, gün saatlerini bu kadar parlak yapan, karanlığın ortaya çıkabilme ihtimalidir. İnsan yaşadıkça öğreniyor işte! İnsan yalnız kalınca anlıyor aslında! Verilen tüm sözler yaşanan o tüm güzel anılar, yenik düşüyor karanlığa. Öyle ki, “sensiz nefes alamam” diyen bile seni terk ediyor karanlığa. Kime güvenebilir insan artık? Tüm o aydınlık günlerden sonra kendini karanlıkların tam ortasında bulan insan neye güvenebilir? Hayat boğuyor insanı, kendisine ne olduğunu anlayamıyor ve çöken karanlıklar içinde umutlar tükeniyor. O aydınlık günler idamı oluyor insanın.
Bu yeni “karanlık” kavramı bir tokat gibi çarpıyor insanın yüzüne tüm gerçekleriyle. Gökyüzü güneş olsa, onsuz karanlıkta olur insan. Hiçbir şey fayda etmez bu karanlığı aydınlatmaya. En acısı da karanlığın ne demek olduğunu bilen birinin sizi karanlıkta yalnız bırakması oluyor. Gölgenin bile insanı yalnız bıraktığı bu dönemde; düşünceler, bırakmaz insanın yakasını. Bütün bu karanlığı doğuran o öfke anı paldır küldür yıkar bütün bulutları, gökyüzünde anlaşılmaz bir heybet doğurur, o eski heyecanı öldürür, bitirir muhabbeti, çalgılar susar ve heves kalmaz artık yaşamak için. İşte o an, insanın ömrünün hırsızıdır. Ölen pişmanlığıyla ölür, o öfke anına sebep olduğu için. Hep yanlış anlaşılmıştır. Hayalleri yasaklanmıştır.
Son umudu arayanın her seferinde son umudu kırılmıştır. Aynı şehirde olmalarına rağmen kaf dağının ardında yaşar gibi olunmuştur artık. Ne bir selam ne bir sabah kalmıştır. Bir akşamüstü izlerken karanlığın ağır ağır yollara düşüşünü,karşında ona benzeyen birini görürsün. Kalbin başlar hızlı hızlı çarpmaya.. O geçen, zannettiğin değilmiş. Sonrasında bir gece yatağında uyandığında sessiz dünyaya, meğerse bir rüyanın içindeymiş o gözlerini aralayan. Ve karanlıklar içindeydi bulunduğun odan. Artık onu gören sen değilsin. Sen çok uzaktasın. Kimseler bilmez karanlıkta yaşayan insanların nerede nasıl olduğunu. Karanlıkta olan insanlar, görünmez bir mezarlıkta yaşarlar aslında.