KİEV

Merhaba, ben Kiev.  Tarihimde geçirdiğim birçok çeşitli dönemleri sınırlarım içerisinde barındıran bir başkent imajı taşımaktayım. Birçok mimari yapı marka kimliğimin çeşitliliğini ön plana çıkarmaktadır. Barok mimarisinden Post Modern mimarisine kadar çeşitli yapılar marka imajımı oluşturuyor. Ancak Kiev markası olarak şehir pazarlaması stratejilerim profesyonel bir şekilde yönetilmediği için, fazla turisti ağırlama şansı bulamıyorum. Avrupa’da yer alan rakip marka şehirlere göre benim marka bilinirliğim oldukça alt seviyelerde yer almaktadır. Dinyeper Irmağı çevresinde konumlanmaktayım ve tarihte olduğu gibi bütün önemli ve gelişen şehirlerde nehirlerin ırmakların etrafında oluştuğu gibi bende bu gelişimin bir parçası olmayı hedefledim. Ticaret ve su Kiev markasının oluşumunda da önemli rol oynamıştır.

Aslında benim nehir manzaram Frankfurt, Prag, Budapeşte gibi marka şehirleri anımsatmasına rağmen marka itibarım onlarınki kadar güçlü değil. Bunun sebebei markalaşma stratejimin bilinçli bir şekilde yapılmadığından kaynaklanıyor. Hatta bir markalama stratejimin olduğu bile söylenemez. Ne kadar markalama stratejim olmasa da Kiev görülmesi gereken şehirlerden birisidir. Kiliselerim, heykellerim, tarihi yapılarım özgün ve gösterişli olarak ziyaretçilerime kapılarını açmaktadır. Tabi ki caddeleri ve bulvarları da diğer Ukrayna şehirlerinde ve Rusya da olduğu gibi geniş ve uzundur.

Ben her zaman uğrunda kavga edilen, savaşılan ve sürekli işgal edilen çok güçlü bir şehir olmuşumdur. Dirençli ve dik duran mazim ile hatırlanırım. Kazak ve Rus işgaline kadar her savaştan onurlu olarak çıkmıştım. Beni şehrimde gezinirken, sokaklarımda yürürken her köşede farklı bir devrim görmeniz mümkündür. Kapitalist devrimden Bolşevik devrimine, sonrasında ise en son yaşadıkları Turuncu devrime kadar.

430 – 460 yılları arasında kuruldum. 2,5 – 3,5 milyon arasında değişen bir nüfusa ev sahipliği yapıyorum. Yaş dağılımı olarak genç bir kent olarak varlık gösteriyorum. Kafeler ve caddeler dinamik bir yapıda. Örnek vermek gerekirse Viyana gibi yaşlanmış ve çökmüş bir ruh halim yok. Özellikle Sosyalist dönemden kalan birçok bozulmayan mimarim bulunmaktadır. Tam şehirin ortasında geçen Dinyeper Nehri kenti ikiye bölüyor ve Eski Kiev ile Yeni Kiev’i oluşturuyor. Aynı zamanda bu nehir aslında tarihsel açıdan da şehri ikiye bölüyor.