ÖĞRENME

Sevmenin ne olduğunu, insana değer vermenin ne olduğunu, duyguların paylaşımının ne olduğunu bilmeyen birinin tüm bunları yaşayarak öğrenme sürecine girmesi onda köklü bir değişiklik yaratır. İnsan öğrendikçe görüyor aslında daha ne kadar yolun başında olduğunu. Eğer insan zihnini değiştirirse, etrafındaki dünyayı ve sorunları nasıl algılayacağını da öğrenmeye başlıyor. Önceden manasız gelen her şey mana kazanır insan zihninde. Aldığı nefes, içtiği su, gördüğü sıradan bir ağaç bile manalar dünyasına sürükler “öğrenme” sürecine girmiş bir insanı. “Öğrenme süreci” diyorum çünkü bu bir süreçtir. “Öğrendim” dediğin yerde gerilemeye başlarsın. Gerileme de insanı karanlık bir psikolojiye sürükler. Oysa insan zihni olumlu şeyler yaratmak için aydınlık bir psikolojiyle yaşamaya muhtaçtır.

“Öğrenme” en çok da farklı bakış açıları doğurur, farklı karakter özeliği olan insanlarda. Örneğin ben tek bir dünyada, içerisinde yaşayan 8 milyar farklı dünya olduğunu düşünüyorum. Yani her insan kendi dünyasına sahiptir aslında. Hatta bu insanların da etkileşimde bulundukları diğer insanlarla oluşturduğu, farklı dünyalar da meydana geliyor. İnsanların arkadaşlarıyla farklı bir dünyası, ailesiyle, iş hayatıyla, eğitim hayatıyla, kısacası etkileşimde olduğu her birey veya toplulukla tek bir dünya içerisinde farklı dünyalar yaratıyor. Öyle güzel bir yönü vardır ki bu bakış açısının; yeni oluşturduğunuz dünyanın nasıl bir dünya olacağı tamamen insanın kendi elinde varlık buluyor, bembeyaz bir sayfaya yazı yazmak gibi. Bu dünyada oluşacak iyi şeyler de, kötü şeyler de tamamen insanın kendi elinde oluyor. Daha önceki dünyalarında öfke anında verdikleri tepkilerle, oradan çıkardıkları tecrübelerle yeni dünyalarında da daha bilinçli davranabiliyorlar. Bu bakış açısı birisi için son bulmuş bir dünyada, özlediği süreçleri yeni dünyasında yaşayabileceği bir imkan sunuyor. En önemlisi de insanların her oluşturduğu yeni dünyadan öğreneceği keşfedeceğiniz yenilikler insanları hayata bağlıyor olacak. Bu yüzden “öğrenme” insanı hayata bağlayan unsurların en başlarında gelmektedir.

Her bir dünyadan farkında olarak veya olmayarak öğrenilen onca şey var ki insanın hayatında devrim yaratan. Örneğin, sevmenin besleyici özeliğini öğrendi mi insan bir daha sevmekten vazgeçemiyor mesela. Birinin bir başkasını bütünüyle, koşulsuzca kabul etmesiyle değişmeye başlar insan. Onun bu kabulü insana öyle güzel bir cesaret verir ki; olduğu gibi kabul edilmesi insanı bütünleştirir, insanı kendine güvenli kılar, insanı kendi gibi hissettirir. O zaman herhangi bir beklentiyi yerine getirme zorunda kalmaz insan, beklenti diye bir şey yoktur aslında, insan o zaman kedisi olabilir tam anlamıyla. Bu yüzden sevmeyi “öğrenme” bu kadar besleyicidir insanın hayatında. Sevmeye dair daha önce öğrenilen birçok şeyin yanlış olduğunu görür insan gerçek sevgiyle karşılaşınca. Ancak gerçek sevgiyi bulduğunda o gerçek sevginin hakkını veremez sevgiyi yeni yeni tanıyan insan. Sevenlerin birbirine gösterdikleri tahammül oranına göre o sevginin değeri ve oranı artar veya azalır.

Tahammül sözlükte insanlar için “olumsuz, zor, kötü, güç durumlara dayanabilme gücü, dayanç, dayanma, kaldırma, katlanma” olarak bilinmektedir. Aslında bu kelime ile sevme, değer verme kelimeleri neredeyse birbirine örtüşen kelimeler olarak ortaya çıkıyor. Sevmek veya değer vermek tahammül ile ölçülüyor.Bunları kolay harcamadan yaşamayı öğrenmeli insan.Bir insanın bir başka insanı ne kadar çok sevdiği onun olumsuz, zor, kötü veya güç durumlarını öğrendikten sonra ona karşı ne kadar dayanma gücü göstermesiyle doğru orantılıdır. Zaten eğer zor veya kötü bir günde “sensiz nefes alamam, seni seviyorum” gibi cümleleri kullanan insanlar sevdiğini zannettiği insanı yalnız bırakıyorsa bu o sevginin sadece kelimelerle sınırlı olduğunu gösterir. Oysa sevmek ve değer verme olguları yaşamın içinde olan ve yaşayan kavramlardır. Sevilen insanın bazı kötü veya zor özelikleri sevene zarar veriyor olsa bile, seven insanın gösterdiği o tahammül seviyesi ayakta tutar o sevgiyi. İnsan yaşamadan öğrenemiyor gerçek sevginin veya gerçekten değer vermenin ne olduğunu. Kısacası “öğrenme” beraberinde değişimi getirir. Bir şeyler değiştirmek isteyen insanlar değişim sürecine kendilerini değiştirerek başlamalı.