PARİS
Merhaba, ben Fransa’nın ekonomik, politik ve kültürel başkenti, aynı zamanda da dünyanın en güzel şehirleri arasında yer alan tamamen bir “Marka Şehir” algısını oluşturan Paris. Ancak, bütün bu özeliklerime rasgele şans eseri sahip olmadım. Çeşitli olaylar ve yaşanan krizlere rağmen marka şehir strateji planımla istikrarlı bir ilerleyiş gösterdim. Sizlerle bu markalaşma serüvenimi kısaca paylaşmak istiyorum.
İlk olarak, sizlerle karanlık dönemimi paylaşmak istiyorum. Benim karanlık dönemim Ortaçağ da yaşandı. Bu dönemde hiç varlık gösteremedim. Suçun yaşandığı güven vermeyen bir şehir olarak yıllarca varlığımı sürdürdüm. Sonrasında Fransa’nın başkenti olarak Avrupa dönemim başladı. Bu başlangıç da benim için çok içler açısı bir gelişme değildi. Romalılar neredeyse her marka şehirde bir etki bırakmışlardır. Benim de markalaşmamı başlatan en büyük gelişimi Romalılar başlatmıştır. Paris’te kurdukları bir idari merkez tüm yönetimin idarisini buraya taşımıştı. Fransa ve Roma kültürünün harmanlanmasıyla ortaya yenidünya insanı çıkmıştı. Bu yenidünya insanı yeni bakış açısı getirmişti. Mimariden sanata her şey yeniden varlık göstermeye başlamıştı. Bu durum bir şehirde yaşayan insanların o şehrin markalaşmasındaki etkinin en büyük örneklerinden biri olmuştur.
İtalyan Rönesansı, matbaanın icadı ve Amerika’nın keşfi gibi yeniliklerden faydalanarak bir Avrupa kültür başkenti olmuştum. Bu dönemde St-Jacques Kulesi’nin inşası, St Germain l’Auxerrois, Belediye Binası, Seine’deki ilk taş köprü, Tuileries ve özellikle Louvre gibi kiliselerin inşaatı başladı. Bu dönemde tüm dünyaya kapılarını açan ve insanlarda merak uyandıran yapıtlar da Paris de yer aldı. Şehrin sembolü olarak bilinen Eiffel Kulesi 1889 yılında Gustave Eiffel tarafından inşa edildi. Notre Dame Cathedral’i tüm ihtişamını hikayelerini adeta şehir markasının içinde bir markaymışçasına sunmaya devam etti. Eski Paris ve yeni Paris’i birbirine bağlayan Arc de Triomphe Fransa ulusunun sembolü haline geldi. Dünya sanatına yön veren Lourve Müzesi, tarihte kraliyet sarayı olarak da bilinen yapı saray koleksiyonlarının düzenlenmeye başlamasıyla birlikte halka açılan görkemli bir müze oldu.
Heyecan verici ve sanatsal bir şehir olarak aynı zamanda birçok kültürel etkinliklerin merkezi konumuna geldim. Bu etkinliklerden bazıları, MK2 sinemaskop, bale, konserler düzenlenen” Point Ephemere” ve kültürel açık eğitim sanat merkezi “Centquatre”, üst düzey moda gösterileri ve sergileridir. Aynı zamanda yaratıcı sanatlara ayrılmış prestijli okulların mekânı oldum. Ecole National Superieur de Paris la villette (ENSAPLV), Ulusal Müzik Konservatuarı ve (EICAR) Uluslararası Sinema Okuluna ev sahipliği yapıyorum. Moda ve lüks tüketim ürünleri dünyasının zirvesinde özel bir yerde marka konumlandırmamı gerçekleştirdim. Modanın kalbi olan Chanel, Yves Saint Laurent ve Dior gibi markaları ve en ünlü tasarımcılarını dünyaya kazandırdım. Martin Margiela, Rick Owens gibi çağdaş moda tasarımcılarını içine alan bir moda başkenti oldum.