SAYGI

İnsanlar sosyal varlıklardır ve bir arada yaşamak için yaratılmışlardır. Toplum içerisinde etkileşimin oluşması ve karşılıklı olarak birbirine değer verilmesi insanların birbirine karışı gösterdikleri “saygı” ile aslında doğru orantılıdır. Her ne kadar sevgi saygıya bağlı olsa da, toplumda insanlar birbirine “saygı” göstermek zorundadır. “Saygı” toplumsal bir olgu, sevgi ise insanın içinde yaşadığı bir duygudur. Eğer bir insan içinde sevgiyi barındırıyorsa  ve bu sevginin bir “saygı” sınırı varsa, o sevgi için aydınlık bir ömür vardır. Ancak, sevginin çok güçlü olmasına rağmen her ne sebeple olursa olsun eğer o sevgi için  saygı sınırları aşılmaya başlamışsa, karanlık günler başlamış demektir. Sevme duygusunun dışa çıkarılmasının birçok güzel yanı vardır elbette fakat sevginin gizli tutulması kimseye bir zarar vermez. Ancak, “saygı” duygusunu insanlar dışarı çıkarmak zorundadırlar. İnsanlar birbirlerine karşı saygılı davranmazlarsa o toplumun tüm değerleri harcanır ve parçalanır.

Toplumda barışı ve birbirine karşı sevgi beslemeyi “saygı” ile öğrenir insanlar. Toplumsal hayatta sevgi ve saygının azalması mutsuzluklara ve olumsuz etkide, değişime yol açar. Saygının olmadığı yerde ne dürüstlük kalır ne de huzur kalır. Sık sık öfke anları yaşanır toplumda. Bir toplumun bir arada kalması, sevebilmesi ve kabullenmesi ancak “saygı” ile hayat bulur. Saygının olduğu yerde barış, güven, mutluluk, anlayış, yardımlaşma, birlik ve huzur olur. Sağlıklı ve huzur dolu bir toplumun temelinde saygı vardır. Eğer böyle bir ortamda yaşamını sürdürmek istiyorsa bir insan, sevmese de herkese karşı saygılı davranmak onun birinci görevi olmalıdır.

Toplumsal olmayan, kişisel ilişkilerde saygının önemi nedir? Aslında toplumsal konularda söylenen her şey, kişisel ilişkilerde de geçerli olduğu gibi kişisel ilişkilerin daha hassasiyet göstermesi gereken bir konudur “saygı”. Eğer sevgi bir çiçekse, “saygı” onu koruyan saksısıdır. Çiçeğin solmaya başlamasının sebebi saksının çatlamış olmasından kaynaklanır. Her ne yaşanırsa yaşansın çiftler arasında “saygı” bozulmamışsa eğer o sevgi mutlaka devam eder. O çiçek mutlaka bir gün o saksıda hayat bulur yeniden. İnsanlar genelde öfke anı ile saygının kaybedildiği yerleri birbirine karıştırıyorlar. Öfke anında söylenen sözler, kurulan cümleler öfkesini kontrol edemeyen için her ne kadar yanlış olsa da, o karşı tarafa “saygı” beslemiyor anlamına gelmez.Bu, insanın doğasında olan bir duygudur. Birini kaybetme korkusu bir öfke yaratır ve bu öfke anı bir an olmaktan çıkıp süreç halini alırsa insanı karanlığa sürükler. Seven insan anlık öfkelenir uzatmaz öfkesini, içinde bir nefret beslemez. Seven insan gerçekten seviyorsa eğer sevgisi her şeyden daha ağır gelir. Öfke anında duyduğu bazı durumlar sevginin gölgesinde kalır ve kaybolur.

Bir ilişkide “saygı”, sevginin vazgeçilmez önkoşuludur. Ama tek başına “saygı” sevgiyi oluşturmak için yeterli değildir. Sevginin oluşmasını sağlayan birçok etken vardır. Sevgi oluştuktan sonra sevgiyi ayakta tutan en önemli unsurlardan biridir “saygı. Fırtınanın gücü ne olursa olsun, eğer yağmura saygı duyarsa insan, mutlaka onu bekleyen gökkuşağına kavuşacaktır. İlişkiler zor dönemlerle sınanırlar. Zor dönemi atlatanlar ömürleri boyunca sahip olacakları bir sevgiyle tanışırlar. Zor günlere yenik düşenler ise hiçbir zaman o gökkuşağını göremezler.Gri ve karanlık bir hayat içerisinde yağmurun soğukluğunu yaşarlar. İlişkiler içerisinde çatışmalar ve güç durumlar kaçınılmazdır. Ancak, insan bir çatışmanın ya da güç bir ilişkinin içinde hiçbir şey inşa edemez. Oysa “saygı”, sabırla saygıyı davet eder. Öfke anında yaşananlardan sıyrılıp, sevginin gücünün öfke anından daha güçlü olduğuna inanırsa insan, işte o zaman aydınlık günleri kucaklamış olur.