STEVE JOBS

Steve Jobs bir dahi, sıradan bir hayatı olmayan bir isim. Bu markanın başlangıcı da sıra dışı olmuştur. Suriyeli bir göçmen baba ve ressam Alman bir  annenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Dünyaya geldikten sonra karmaşık bir aile düzeninin içinde kendini buldu. Anne babanın ayrılması, evlatlık verilme ve bir çok zorluk geçirerek çocukluğunu sürdürdü. Eğitim sürecindeSteve Reed üniversitesinde okumak istemişti. Ailesi maddi durumu yetersiz olmasına rağmen, onu Reed üniversitesine gönderdi. Ailenin birikimi okulun yüksek ücreti nedeniyle eriyordu.

Jobs belirli bir süre sonra üniversiteden sıkıldı ve marka serüveni tam da bu aşamada başladı. Bu durumu şöyle ifade etti “Okulu bırakmak hayatımdaki en iyi kararlarımdandı. Böylece zorunlu derslere girmeyecek, istediğim dersleri alacaktım. Arkadaşlarımın odasında yerde yattım, şişe kapaklarının depozitosu ile yemek yedim. Merakım ve sezgi için içine düştüğüm şey, sonra paha biçilemeyecek deneyimlere dönüştü. Reed üniversitesi en iyi kaligrafi dersi veren okuldu. O derslerde harika bir tipografi hakkında çok şey öğrendim. 10 sene sonra Macintosh tasarlarken bu bilgileri kullandım. Eğer bu derse girmeseydim Mac’in çeşit çeşit fonları ve orantılı  font aralıkları olmazdı. Ve Windows Mac’i kopyaladığından bunlar muhtemel hiçbir kişisel bilgisayarda olmazdı” demiştir. Jobs, “üniversiteyi bırakmak en doğru kararlarımdandı” dese de yine de orada girdiği dersin hayatında ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Diploma sahibi olmamak bireysel marka olmak için önemli olmayabilir, ama günümüzde kişisel bir marka yaratmak istiyorsak diploma önemli bir konumdadır.

Steve Jobs markalaşma sürecinin ilk dönemlerinde kendini arayış sürecindeydi. Hayatı sorguluyordu. Bu süreçte, arkadaşı Robert Friedland, Jobs’u Hindistan’a davet etmiştir. Bu davet Steve Jobs’a ilgi çekici geldi. Çünkü üniversitede Zen Felsefesi ve Budizm ile ilgilenmiştir. Steve Jobs bu yolculuğun bedelini ödeyebilmek için Atari firmasında çalışmasını sürdürdü. Steve, Avrupa’ya gitti oradan da Hindistan’a geçti. Hindistan’daki deneyimini “Batının mantıksal düşüncesi ona öğretilen bir şeydir. Ve onun en büyük başarısıdır. Hintliler ise sezginin ve bilgeliğin gücünü öğrenmişler. Sezgilerin açılmaya başlar ve eskisinden çok daha fazla şey görürsün. Bu bir disiplindir, pratik yapmak gerekir. Zen o zamanlardan beri hayatımda derinden etkili oldu.” Bu da Jobs marka imajını oluşturdu. Zen felsefesi, Steve Jobs’un tasarım anlayışı üzerinde etkili olmuştur. Steve Jobs sade ve net tasarımlara odaklanmıştır.

Hindistan’dan döndükten sonra Jobs Atari’de gece vardiyasına devam etti. Atari’ye yakın bir bölgede oturan Steve Wozniak ile görüşmeye başladı. Steve Wozniak HP’de mühendis olarak çalışıyordu. Akşam yemeklerinden sonra sohbet etmeye ve video oyunları oynamaya Atari’ye geliyordu. Wozniak ve Jobs Atari için oyun tasarımı yaptılar. Sonrasında Steve Jobs, iş kurmak için Wozniak’a teklifte bulundu. Wozniak’a  “Paramızı kaybetsek bile bir şirketimiz olacak, hayatımızda ilk kez şirketimiz olacak” dedi ve “Apple” markasını kurdular. Apple marka oluşumuna “Apple” yazımızdan ulaşabilirsiniz.

Steve Jobs Marka Felsefesi

1.”Başarılı girişimcileri, başarılı olmayanlardan ayıran şeylerin yaklaşık yarısının saf sebat olduğuna ikna oldum.”

İş hayatında sabretmenin ve istikrarlı olmanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Apple’dan kendi getirdiği Ceo tarafından kovulmasına rağmen vazgeçmemiştir. Başka şirketler kurmuş, onları büyütmüş ve Apple’a satma becerisi göstermiştir. Ve bunun sonucunda dünya çapında başarılı biri olmuştur.

2.“Apple’dan kovulmak başıma gelebilecek en iyi şeydi. Başarılı olmanın ciddiyetinden kurtulup, yeniden başlamanın hafifliğine ulaştım. Hayatımın en yaratıcı dönemlerinden birini yaşadım.”

Bazen başarısız olmak  size daha büyük bir başarının kapısını açar. Neden başarısız olduğunuzu anlayıp, çözüm bulursanız daha başarılı olabilirsiz. Ayrıca geçmiş başarısızlıkların, başarılarınızın etkisini arttıran önemli unsurlardı. Sürekli başarılı olmak insanlarda iş körlüğüne neden olabilir. Ve sizi konfor alanınıza hapsedebilir. Bu alandan çıkmadıkça, yeni şeyler keşfedemezsiniz.

3.“İleriye dönük noktaları birbirine bağlayamazsınız; yalnızca geriye dönük olarak birbirine  bağlayabilirsiniz.” 

Steve Jobs özünde kontrol etmeye odaklanmış biridir. Fakat yaşadığı tecrübelere her şeyi kontrol edemeyeceğini ona göstermiştir. Bu sözünde sürekli geleceğe odaklanmak yerine, hayatına bazen akışına bırakmak gerektiğini savunmuştur. Hayat kimi zaman bize, ilginç süprizler sunabilir.

4.“Ödül, yolculuğun kendisidir.”

Hayatı boyunca anlam konusunu çok önemsemiştir. Ekibine de yaptıkları işin bir amaca hizmet ettiğini anlatmıştır. Bu yüzden Apple’daki yolculuğunu bir ödül olarak görmektedir. Steve Jobs iz bırakmaya ve dünyayı dönüştürmeye odaklanmıştır. Bu süreçte yaşadığı zorlukları da bu yolculuğun bir parçası olarak görmüştür. Sadece sonuca odaklanmamış, aynı zamanda sürecin de tadını çıkarmayı vurgulamıştır.

5.“Öleceğini hatırlamak, kaybedecek bir şeyin olduğunu düşünme tuzağından kaçınmak için bildiğim en iyi yol. Zaten çıplaksın. Kalbini takip etmemek için hiçbir sebep yok.”

Steve Jobs, sezgilere çok önem veren bir kişiydi. Apple yeni bir ürün çıkaracağı zaman fikri en önemli kişiydi. Yeni ürünlerde sezgilerine güveniyordu. Bu sezgiler doğrultusunda hareket ediyor, insanlar karşı çıksa bile kalbini dinlemekten vazgeçmiyordu.

6.“İnovasyon, 1000 tane güzel fikre hayır diyebilmektir. Yaptığımız ürünler kadar yapmadığımız ürünlerle de gurur duyuyorum.”

Apple’a döndüğü zaman riskli bir işe imza atmıştır. Ürünlerin çoğunu piyasadan kaldırmıştır. Ürün hattını sadeleştirmiştir. Bunu yaparken de gerçek bir kararlılık içinde hareket etmiştir. Apple ürünlerinin bu kadar beğenilmesinde  Steve Jobs’un mükemmele ulaşma tutkusu çok önemliydi.